Ben bir kadınım. Çocuğum yok ama çocuğum gibi hissettiğim kardeşim, yeğenim var. Bir tane köpeğim var. Onlar için, kendim için korkuyorum. Yolda yürürken şortluydu demek ki oda istiyormuş derler diye korkuyorum. Evde çiğnediğim sakızı unutup sokağa çıkarsam ağzında sakız vardı, birde utanmadan çiğniyordu, belli oda istedi derler diye korkuyorum. Bir gün ortadan kaybolduğumda hangi konteynırın içinde olabileceğimi bilmiyorum. Kim veya kimler tarafından taciz edileceğimi, tecavüze uğrayacağımı, şiddet göreceğimi, hafifletici nasıl sebepler bulunacağını, nerede saklayacaklarını ve öldükten sonra arkamdan neler söyleyeceklerini bilmiyorum.
Kendimi geçtim, köpeğim içinde korkuyorum. Kendi köpeğim, sokak köpeği, diğer hayvanlar fark etmeden. Kadına tecavüz ettiniz bir kulp buldunuz( kıyafeti, yürüyüşü, gülüşü, kapatmadığı saçı, taktığı türbanı, dini, siyasi seçimi). Peki ya hayvanlar? Nasıl etkilendin küçücük köpekten? Çok mu güzel havlamıştı, sana bakışları çok mu müstehcendi? Çok sinirliyim, çok üzgünüm. Giden ve geri gelemeyecek tüm canlarımız için üzgünüm. Geride kalanlar için üzgünüm. Benim başıma ne zaman gelecek diye korku içinde yaşayan herkes için üzgünüm. En çokta bunların hepsini yaşatanların hala serbest bir şekilde aramızda gezebiliyor olmalarına üzülüyorum. Çıkmayan yasalara, bulunan bahanelere, korunan kişilere. Aramızda sapık var, aramızda tecavüzcü var, psikoloji bozulmuş eski sevgili var, hayvandan etkilenen ruh hastaları var. Hepsinin yanında korkuyla ve acizce yaşamaya çalışan bir toplum var. Çok üzgünüm.
Her seferinde son dediğimiz ama son olmayan vedalarımıza, 30 günde öldürülen 27 kadınımıza, daha nerede olduklarını bilmediğimiz kayıplarımıza, giden masum hayvan dostlarımıza. Zor veya çok bir şey istemiyorum, istemiyoruz. Hayvan hakları yasası istiyoruz, gerekenler gerektiği cezasını çeksin istiyoruz, zor bir şey istemiyoruz. Belki de isteyeceğimiz en zor şey öldürülmek istemiyor oluşumuz.
Öldürülmek istemiyoruz.